Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kovid-19 pandemisinin Türkiye’de birinci görülmesinin akabinde geçen beş aya ait kıymetlendirme yaptı, sürece ait tekliflerini sıraladı. Prof. Dr. Feride Aksu Şahit, toplumda PCR testi ile teşhis alanların yaklaşık 10 katı kadar da faal hadise bulunduğunu söyledi.
TTB Merkez Kurulu, Türkiye’de her geçen gün tesirini arttıran Kovid-19 pandemisine ait 5. ay kıymetlendirme toplantısını online gerçekleştirdi.
Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göre TTB Merkez Kurulu Lideri Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB COVID-19 İzleme Kümesi üyeleri Prof. Dr. Feride Aksu Şahit, Prof. Dr. Hasret Azap, Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz’un katıldığı “Salgın Denetim Altına Alınamıyor, Sağlıkçılar Tükeniyor” başlıklı toplantıda sağlık çalışanlarının süreçte yaşadıkları, filyasyon uygulamalarına ait ihtarlar ve 65 yaş üzeri bireylere dair kısıtlılığın yaratacağı tesire dair değerlendirmeler yapıldı.
‘Suçlu olarak vatandaşın işaret edilmesi sorunlu’
Hükümetin salgını azaltma stratejisinin karşılığını bulamadığını belirten Prof. Dr. Feride Aksu Şahit, “1 Haziran’da başlayan ve ‘yeni normal’ denen sürecin üçüncü ayı doldu. Komşu ülkelerle karşılaştırma yapılınca Türkiye İran’la benzerlik göstermekte. Yunanistan ve Bulgaristan’dan daha fazla doğrulanmış olgumuz var” dedi.
Hükümetin salgın stratejisini eleştiren Şahit, 11 Ağustos 2020 prestijiyle Sıhhat Bakanlığı bilgilerine nazaran hesaplanan faal hasta sayısının 11 bin 152 olduğunu söyledi. Şahit, Sıhhat Bakanlığı’nın seroprevalans çalışmasında elde edilen sonuçların hesaplanan faal hasta sayısı ile karşılaştırıldığında, toplumda PCR testi ile teşhis alanların 9.9 katı kadar faal olay bulunduğunu kaydetti.
Türkiye’de birinci olayın görüldüğü tarihten bugüne 623 bin 766 kişinin karantinaya alındığını söyleyen Şahit, “Merkezi otorite kendi sorumluluğunu, uyarmak ve hasta olanları da tedavi etmekle hudutlu görüyor. Sıhhat Bakanı ‘tedbirden taviz olmaz’ diyor. Pandemi çabası bireylerin tedbirlerine bırakılabilecek bir durum değil. Hatalı olarak vatandaşın işaret edilmesini problemli olarak görüyoruz. Ayasofya’nın açılması, bayramlaşmalar merkezi otoritenin tıpkı hassaslıkta olmadığını gösteriyor” diye konuştu.
Sonbahara yaklaşırken sağlıkçıların “kırgın” ve “yorgun” olduğunu söyleyen Şahit, “Enfekte olan sıhhat çalışanı sayısı açıklanmıyor. Tekrar uyarıyoruz. Sıhhat çalışanlarına test yapılmamaktadır. Bu hem emek gücünü riske sokmakta hem de hizmet veren şahısları riske sokmaktadır. Şahsî donanım ekipmanlarının eksik olması kabul edilemez. Yakın devirde Batman’dan Manisa’dan emeklilik ve istifalar gündeme gelmekte. Bu da sıhhat çalışanlarının tükendiğini tabir etmekte. Bakanlığın burada yaşanan sıkıntıları görmesi ve kulak vermesi gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘Pozitif şahısların temaslılarla birebir ortamda yaşaması ezalara neden oluyor’
Filyasyon uygulamasına dair pratikte yaşanan sıkıntılara değinen Prof. Dr. Hasret Azap Kurt ise,
“Test olumlu çıkan bireyler ve temaslılar genelde aranıyor ve ‘Dışarıya çıkmayın biz geleceğiz’ deniyor. Ancak 2-3 gün geçmesine karşın ulaşılmadığını bildiğimiz aileler var. Olumlu bireylerin temaslılarla birebir ortamda yaşamaya devam etmesinin birtakım ezaları olabiliyor. Bu süreç uzadıkça mesken içerisindeki bulaş ihtimali artıyor. Hastalardan aldığımız sitem telefonları giderek artmakta. Buna ait bir kadro düzenleme yapılacaktır diye düşünüyorum” dedi.
Kovid-19 semptomu varken test yapılmadan ilaç tedavisine başlanmasına ilişkin de şikayetler aldıklarını söyleyen Azap, “Hasta yakınları bizleri arayarak tereddütlerini iletiyorlar. Test yapılmadan halsizliğim var ya da boğazım ağrıyor diye ilacın verilmesinin çok kabul edilebilir olmadığını söz ediyorlar. Kullanılan ilaçlar açısından kamuoyunda önemli soru işaretleri var” diye konuştu.
’65 yaş ve üzerini konutta bırakmanın nasıl bir tesiri olduğuna dair bilgimiz yok’ ‘
Sivas’ta korona nedeniyle 65 yaş üstü şahıslara getirilen sokağa çıkma kısıtlaması şimdilik valilik tarafından ertelendi.
TTB’nin 65 yaş üzeri şahıslara yönelik kısıtlılık kararlarını nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine konuşan Prof. Dr. Kayıhan Pala şunları kaydetti:
“65 yaş üzeri yurttaşlarımızı meskende kalmak zorunda bırakarak onlarda hem vücut hem de ruh sıhhati açısından yeni sıkıntılar yaratma potansiyelimiz var. Bunu göz arkası etmemek gerekir. İkincisi ise dünyada örneği görülmeyecek bir formda 65 yaş üstü yurttaşlarımızı konutta bırakmanın nasıl bir tesiri olduğuna dair hiçbir dataya sahip değiliz. Sıhhat Bakanlığı’na davette bulunarak, 65 yaş üzeri yurttaşlarımızı bu kadar uzun mühlet meskende çıkmaktan alıkoymanın sonuçlarının ne olduğunu bizimle paylaşmasını istemiştik lakin bunu görebilmiş değiliz. Hastalık yine alevlenirken sorun 65 yaş üzeri yurttaşlarımız üzerinden tartışılırsa bu yanlış olacaktır. Ayrımcılık başta olmak üzere yurttaşlar ortasındaki eşit yurttaş olma bağlarını zedeleyecek yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Sivas ve öteki yerlere baktığımızda tek başına 65 yaş üzeri yurttaşlarımıza düzenleme yapmak yerine bir müddetliğine kapanmayı tartışacağımız, çalışanlar da dahil tüm vatandaşlarımızı kapsayacak bir yaklaşımı benimsemek gerekiyor.”
‘Influenza aşısının teminatı olmayanlara da fiyatsız sağlanması gerekiyor’
“Sonbahar ayında Influenza olaylarına karşı uygulanacak aşılara dair nasıl bir yol izlenmeli? Aşı aykırılığı kampanyaları da düşünülünce herkes bu aşıyı yaptıracak mı?” sorusuna ise Prof. Dr. Hasret Azap Kurt şu cevabı verdi:
“İnfluenzaya ait önümüzdeki devirde eylül ayından itibaren geniş kapsamlı aşılama çalışmalarının başlaması gerekiyor. Geçtiğimiz devirlerdeki riskli küme diye tanımladığımız şahısların yanı sıra daha geniş bir çerçevede, öğrenci ve öğretmenleri de içererek aşılama faaliyeti yürütülmesi gerekiyor. Bunun için de aşıya ulaşabilmek gerekiyor. ABD ve İngiltere geçtiğimiz yıla nazaran kaç milyon doz aşı fazla aldıklarını açıklamış durumdalar. Sıhhat Bakanlığı’nın bu bahse dair açıklamasını göremedim. İnsanların aşı olmak istediğinde aşılanabilmesi lazım. Bunun için de aşının temin edilmesi lazım. Ayrıyeten toplumsal garanti kapsamında bu aşıların fiyatsız olarak temin edilmesi lazım. Toplumsal garantisi olmayanlara da fiyatsız sağlanması lazım.“
Aşıya erişim konusunun çok kritik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Feride Aksu Şahit ise,
“Geçen yıl influenza aşısının Türkiye’ye ithalatı epeyce geç oldu. Aşıya aykırı olmayan beşerler bile aşıya erişemediler ya da grip mevsimi başladıktan sonra aşılanabildiler. Sıhhat Bakanlığı’na kâfi doz aşının ithal edilmesi davetinde bulunuyoruz. Yaygın bir biçimde insanların aşıya erişmesi gerekir. Aşı aksiliğine ait, Covid- 19 insanların aşıya bakış açısını olumlu istikamette etkileyebilme imkanına sahip. Ölümcül bir hastalık kelam konusu olunca gözler aşı çalışmalarına döndü. İnsanların aşıya umut bağlaması olumlu bir şey” dedi.
