Evlilikten Korkanlara Bile ‘Acaba mı?’ Dedirten Aşklarıyla İçimizi Isıtan Orta Yaşlı Dizi Çiftleri

Komiklikte dünya markası İhsan Yıldırım bencil bir adamdır, cimridir, görgüsüzdür lakin karısını çok sever. Karısı da düzgün günde de makus günde de daima onun yanında olmuş, her şeyiyle kabul etmiştir.

Tam bir aile değil mi! Konutta televizyon karşısında uyuklayan bir baba, çocukları konusunda hassas ve biraz asabi anne, yazları Kumburgaz… Tahsin ve İffet büyük bir aşk yaşamasalar da daima aile sıcaklığını verdi. Sonrasında boşandılar fakat yeniden de dedemiz ve anneannemiz gibiler…

Antep’in en düzgün baklavacısı ve Antep’in en tatlı lisanlı bayanı… Kocası sonlanmasın, huzuru kaçmasın diye kendini parçalayan Feride ile ona kıyamayan Kahraman’ı da unutmadık.

Memoli’nin nefret ettiği “Kıraaaaaaaaaal” binbir hız dolaşıp polisten kaçarken, tekrar de karısı Belgin’den vazgeçemiyordu. Hoşlar hoşu Belgin’e, Belgin de ona o kadar aşıktı ki her koşulda aşklarını yaşatmak için çabaladılar.

Senelerce karısının onu kızıyla bırakıp kaçtığını sanan Tahsin, aslında nasıl büyük bir oyun döndüğünü ve fedakarlık yapıldığını 20 sene sonra öğrenmişti. Hala unutamadığı karısıyla ikinci baharı yaşadılar. Hem de ne yaşamak, cilveli milveli…

Orta yaş krizini fırsata çeviren bu ikili, standartlardan çok uzak. Çok kilolu, Sivas hoşu bir bayan ve tehlikeli bir mafya, darbeli lakaplı bir adam. Bu saf bayanla sert adamı birleştiren aşk değil de nedir…

Tam bir Beyoğlu Beyefendisi ve hala ruhu ile vücudunun yaşlanmasına müsaade vermemiş, genç kızlara taş çıkartan bir bayan… Gençler üzere tanıştılar, takıldılar, dans ettiler, tatil yaptılar, içtiler, hatta sevişeyazdılar. Bekar dedeleriniz hakkında oluşan fikirlerinizi yıkabilir Agah, hiç de o denli çay içmeli oturmalı bir bağ olmayabiliyormuş…

Sert, mafyanın derin dünyası içinde, sevgisini gösteremeyen bir adam Bahri. Lakin bu şık bayan onu tam olarak değiştiremese de oldukça yumuşattı. ‘Hayat arkadaşı’ lafı hakikaten onlar için çok uygun.

Listenin en gençleri olabilir ancak onlar da ikinci baharlarını yaşayan orta yaşlı bir çift. Mevt ayırana dek yaşadıkları her şey yazgıydı, gerçek aşktı.

Kızancıklar, kızçeler, inekleri, sade ancak hoş hayatları… Aslında çok drama yaşadılar lakin o gösterişten uzak ömürlerinden birbirlerine o kadar sahip çıktılar, merhamet ve sevgi gösterdiler ki imrenerek izledik. Kızları öldükten sonra birbirlerine tutundular ve asla bırakmadılar.

Kör bir annesi vardı Ezel’in, oğlunun kokusunu tanıdığı için şak diye dönmüştü ve ağlatmıştı bizi hatırladınız mı? Efendiliği her halinden aşikâr olan, vicdanlı merhametli eşi Mümtaz da sevgi dolu bir adamdı. İkisi de birbirlerine can yoldaşı olmuş, aşklarını çocuklarının vefatıyla yazgı iştirakine çevirmişlerdi.

Al işte sana gerçek aşk! Birbirlerinden nefret edecek bin tane sebepleri var. Diğeriyle evlenip çocuk yapmaları zati ortada. Ancak ne olursa olsun birbirlerine itilip tekrar cilveleşiyorlar. Vallahi de billahi de gerçek aşktır, latife yok.

“Nurimuuu canıığm neler oluyor kale?” Nuri Baba’ya ikinci baharını yaşatan bu hoş, şık, akıllı bayanı unutur muyuz? Akasya Durağı üzere sakız olmuş bir dizide bile fark edilebilecek kadar minnoş bir alakaydı.

Maddi durumları hiç çok çok uygun olmadı lakin aç ya da açıkta kalmadılar. Gerekirse aile yadigarlarını sattılar. Çocuklarını düzgün yönlendirebilmek için her şeyi yapan, birbirlerine sevgi ile bakan iki insandılar. Suzan kansere yakalandığında hepimizin boğazı düğümlendi, zira her şey çok gerçekti. Cemal’in çektiği acı, aşık olduğu karısını kaybetme korkusu hâlâ gözümüzün önünde…

Genç Hürrem ve Yasal öteki bir dava. Lakin yaşları kemale erdiğinde hala birbirlerine çok aşık, birbirini bırakmayan bir çift vardı önümüzde. Yasal Hürrem yüzünden çok yanılgı yapmıştı ancak gözü başka padişahlara nazaran hiç kaymadı desek yeridir. Birbirleri için devleti karıştırdılar be, daha büyük aşk mı olur!

Nikomu Nikomu diye ortalarda dolaşan ve her fırsatta Yunanlılık canım Yunanlılık diyen Eftelya neneyi hatırladınız mı? Bir de baklava profesörü, Yunan düşmanı Memik Dede… Bu kadar iki zıt kutup ancak gönülleri kaptırdılar işte. Bu artık üçüncü bahar üzere bir şey ancak oldu mu oluyormuş demek ki…

Afet Hoca şimdiye kadar kardeşini düşünerek hiç evlenmemiş, kendini aşktan saklamış. Lakin Emin’le o kadar hoşlar, o kadar yeterli yoldaşlar ve sevgi dolulardı ki sonunda evlendiler. O sevgisini içinde yaşayan Afet Hoca’nın da gülen yüzünü gördük sonunda…

Bir gif ile anlatılabilir bu aşkın tabiatı. Daima tehlikeye açık, daima etrafı çevrili fakat yürek dolu. Selma, Ramiz’in onu hiçbir vakit bırakmayacağını, Ramiz de o varken Selma’ya vefat olmadığını çok düzgün biliyor. Birbirleri için çok çok büyük bir düşman edinmiş, o düşman yüzünden birçok şeylerini kaybetmiş bile olsalar yeniden de kopmadılar. Aşk üzere aşk, mecnun bir romantizmdi.

Bu aile dizi tarihinin en saf, en pak, en doğal ilgisini gösterdi bize. Şatafattan uzak, derin ve entrikasız bir ilgi. Çocukları olmadığı için aile olamadıklarını düşünmüşlerdi fakat bu listede daha ‘aile’ olan yoktur herhalde. Hakikaten bu türlü birileri olsa keşke…

Her şeye karşın bir aşk, hem de hayatlarının bu safhasında. Neriman’a karşın, Vakkas’a karşın… Çocuklarına, tüm karşı gelenlere karşın. O denli SSK sormak, konut otomobil istemek yok. Aşkların en oturaklısı var. Heyt be!

Gaziantep’in gelmiş geçmiş en tatlı çifti, hatta bu listenin en güzelleri! Hüsne’nin Baaaaaaddinim diye seslenişi mi, Hüsne’sinin gözünün içine bakan Bahattin mi? O denli bir konut ortamı yarattılar, o denli bir aile kurdular ki o meskenin içinde olmak istedik. En favorimiz Celepoğlu ailesi!

Yeşilçam’ın iki büyük ustası, yıldızı hiçbir vakit dizilerde birlikte oynamadı fakat daima bu tadı aradık. Yeşilçam’ın en hoş ikilisi, ebeveyni olarak hiç aklımızdan çıkmayacaklar. Daima bu tadı arıyoruz itiraf edin.